Faruk çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.
Bu adam nasıl iyimser olabiliyordu? Birisi nasıl olduğunu sorsa; ''Bomba gibiyim'' diye yanıt verirdi hep.''Bomba gibiyim.'' Faruk doğal bir motivasyoncuydu...
Yanında çalışanlarından biri, o gün kötü bir günündeyse, Faruk yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.
Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün Faruk'a gittim. Anlamıyorum dedim. Nasıl olur da her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun? Nasıl başarıyorsun bunu?
Her sabah kalktığımda kendi kendime Faruk bugün iki seçimin var: Havan ya iyi olacak ya kötü,derim. Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda yine iki seçimim var: Kurban olmak ya da ders almak.
Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde yine iki seçimim var: Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Ben hayatın olumlu yanlarını seçerim.
Yok yahu ,diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani? Evet, kolay dedi Faruk. Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin... Yani sen, hayatın nasıl yaşanacağını seçersin!!!
Faruk'un sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar görmedim. Ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.
Yıllar sonra, Faruk'un başına çok talihsiz bir olay geldi. Soygun için eve gelen hırsızlar paniğe kapılıp, Faruk'u delik deşik etmişler... Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış...
Ben onu, olaydan altı ay sonragördüm. Nasılsın? diye sorduğumda; Bomba gibiyim, dedi. Bomba gibi! Olay sırasında neler hissettin Faruk, dedim. Yerde yatarken iki seçimim var diye düşündüm, dedi.Ya yaşamayı seçecektim ya ölümü. Ben yaşamayı seçtim.
Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi?
Ambülansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep iyileşeceksin merak etme, dediler. Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum. Bu gözler bana; 'Adam ölmüş' diyordu. Bir şeyler yapmazsam, biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten.
Ne yaptın? diye merakla sordum.
Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak her hangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu. Evet,diye yanıt verdim. Var.Doktorlar ve hemşireler merakla sustular. Derin bir nefes alarak kendimi topladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var!
Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım. Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil.
Faruk sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana yeni bir ders oldu.
Her gün hayatmızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim...
VE HER ŞEYİN KENDİ SEÇİMİMİZE BAĞLI OLDUĞUNU...
Kıssadan hisse... Bir yastık altı hikayesi...
Sevgi ve ışıkla kalın...
Persephone
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder