Şiir dünyası hep içine çekmiştir beni... Gizleri ve gizemleri, içinde barındırdığı hikayelerle... Okurken de bu şiirlerde en çok merek ettiğim şey yazılış hikayeleridir... Şiirleri okurken, şairin iç dünyasını izlemeyi, hissettiklerini hissetmeyi, elimden geldiği kadarıyla şairle empati kurmayı seviyorum... Şiirlerin ilginç hikayelerini bilmek keyif veriyor...
Bunlardan biri de Sezai Karakoç'un Mona Rosa şiiridir... İlginç bir yazılış hikayesi var bu şiirin ve bu şiire dair bir çok sır var, bu nedenle de yıllarca merak konusu olmuş... Sanırım sadece gerçeği Sezai Karakoç bilmekte...
Sezai Karakoç ve Muazzez Akkaya
Mona Roza Tek Gül anlamına gelir. Bir rivayete göre... Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır.. Fakat kendisini yakışıklı bulmadığı için ona bir türlü açılamaz.. Bir gün cesaretini toplayıp aşkını Muazzez Hanım´a arzeder..Fakat reddedilince çok üzülür.. Okullar tatil olur.. Muazzez hanım Geyve´de yazlıkta kalmaya başlar.. Sezai Karakoç' ta tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar... Her gün karşılıksız sevgi duyduğu sevgilisini seyreder..Ona şiirler yazar. Mona Roza şiirinin her kıtasının baş harflerine dikkat edersek Muazzez Akkayam ismi ortaya çıkar. Gel zaman git zaman.. Okul biter ve mezuniyet töreni yapılır..Mezuniyet törenindeyse Sezai Karakoç Mona Roza şiirini okur. Muazzez Akkaya ise tam karşısındadır. Şiiri bittikten sonra bir alkış tufanı kopar. Herkes bir daha okuması için ısrar eder. Ve tam 3 kez Sezai Karakoç bu şiiri ard arda okur. Sahneden tam ineceği sırada Muazzez Hanım koşarak yanına gelir ve ona hala teklifinin geçerli olup olmadığını sorar. Sezai Karakoç senin aşkın artık benimkine yetişemez der ve hayır cevabını verir Muazzez Hanım bayılır. Ertesi gün ise Muazzez Hanım´ın intihar ettiği duyulur.
Şiirin Sırları:
Birinci Sır: Mona şiiri
Mona Rosa siyah güller, ak güller /
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak" diye başlar.
Geyve'nin sırrı ortaya çıktı: Sezai Karakoç'un büyük aşkı Muazzez Akkaya Geyveliymiş.
İkinci Sır: Mona Rosa şiiri büyük efsanelere ve tevatürlere de konu oldu. Onlardan biri de Muazzez Akkaya'nın intihar ettiği şeklindeydi. Bu rivayet doğru değil. Çünkü Muazzez Hanım'ın şu anda New York'ta büyük kızı Dr. Ayşegül Giray ile birlikte yaşadığını biliyoruz.
Üçüncü Sır: Sezai Karakoç'un Mona Rosa şiirini tamamen platonik duygular içinde yazdığı, Muazzez Akkaya ile hiç tanışmadığı sanılıyordu. Karakoç'un Muazzez Hanım'a açılıp açılmadığını hálá bilmiyoruz ama iki ismin birbiriyle tanıştıkları kesinleşti.
Dördüncü Sır: Muazzez Akkaya'nın durgun ve melankolik bir kadın olduğu sanılırdı. Hayalleri yıkma pahasına kızının tanıklığıyla söyleyelim: Karşımızda neşeli, esprili, hayat dolu bir kadın var.
Beşinci Sır: Muazzez Akkaya'nın Mülkiye yıllarında uluslararası yarışmalara katılan bir ping pong şampiyonu olduğu bilgisi, Sezai Karakoç'un ünlü "Ping Pong Masası" şiirini anlamlandırmamıza yardımcı oldu.
Altıncı Sır: Mona Rosa şiirinde
"Artık inan bana muhacir kızı /
Dinle ve kabul et itirafımı" şeklinde iki dize var.
Muazzez Akkaya'nın, Geyve'ye sonradan yerleşmiş bir muhacir ailesinin kızı olduğunu bilmem belirtmeye gerek var mı? İşte o meşhur Mülkiyeli kızın adı: Muazzez Akkaya...
Kandilli Kız Lisesi'ni "Pekiyi" derecesiyle bitirdi. 1950'de Mülkiye'ye girdi. Aynı okulda öğrenim gören sınıf arkadaşı şair Sezai Karakoç'u "fırtınalı bir aşk okulun en popüler kızlarındandı. Baş döndürücü güzellikle ve Grace Kelly tipinde bir kız. Aynı okulda öğrenim gören sınıf arkadaşı şair Sezai Karakoç'u "fırtınalı bir"aşkın içine sürükledi. Böylece "Uğruna Türk edebiyatının en gizemli ve en dokunaklı aşk şiiri Mona Rosa yazıldığı kadın" olarak kayıtlara geçti. Esin kaynağı olduğu Mona Rosa şiirinden hiç haberdar olmadı. Ancak okul günlerinde paltosunun cebinde şairi meçhul şiirler buldu ve bu şiirlerin şairinin sınıf arkadaşı Sezai Karakoç olduğunu bilmedi. Okulu bitirdikten birkaç yıl sonra Maliye Bakanlığı'nda üst düzey görevler yapan ve geçen yıl hayatını kaybeden Orhan Giray ile evlendi. Üç çocuğu oldu. Şu anda büyük kızı Ayşegül Giray ile yaşıyor...
Mona Rosa (kıtaLarın baş harfLeri >>>Muazzez Akkayam)
Mona Rosa (kıtaLarın baş harfLeri >>>Muazzez Akkayam)
Sezai Karakoç basına verdiği bir röportajda ise Mona Rosa'yı şöyle anlatıyor:
lk defa Karakoç'u ziyarete gelen bu arkadaşım "deli cesareti'' denir ya, bu zamana kadar kimsenin soramadığı o soruyu birden soruverdi.
"Üstat, Mona Rosa'yı sizden dinleyelim. Nedir işin aslı?''
Ben arkadaşıma kızgın gözlerle bakıp orada bulunan birçok kişi gibi gaf yaptığını düşünürken Sezai Karakoç hafif bir gülümseme ve derinlere bakan bir bakışla o şiirin hikâyesini anlatmaya başladı:
Ben arkadaşıma kızgın gözlerle bakıp orada bulunan birçok kişi gibi gaf yaptığını düşünürken Sezai Karakoç hafif bir gülümseme ve derinlere bakan bir bakışla o şiirin hikâyesini anlatmaya başladı:
19 YAŞINDAYDIM...
"19 yaşındaydım. Heyecanlı bir genç. Şiirde yeni bir dönem başlamıştı. Ölçüsü olmayan vezinsiz, kafiyesiz şiirler yazılmaya başlanmıştı. Hece ölçüsü de bitmişti. Serbest şiir yazılıyordu. O dönemin bu serbest şairleri, eski dönemleri kötülüyordu.
Tabi isterdim ki öz edebiyatımız olan divan edebiyatı ile yazılabilsin şiirler. Ama tek başıma ben aruzu getiremem ya. Aruzu geçtim hecede gidiyordu artık. O dönem dedim ki hece ile bir şiir yazayım. Bu serbestçi şairler divanla dalga geçiyordu. Gül bülbül, gül bülbül başka bir şey yok diyorlardı.
SERBESTLİLER DALGA GEÇİNCE "MONNA ROSA" KOYDUM
O dönemde şiirlere yabancı isim verme geleneği vardı. Birde bu serbestiler gül ile dalga geçince bende ''Mona Rosa'' koydum şiirin adını. Tek gül anlamında bir şey. Tamamıyla kendimi denemek için yazdım şiiri. Akrostiş şiir yazma modası vardı birde. Genç şairler çok hevesliydi akrostiş şiirler yazmaya. Ben de gencim tabi, hem hece ölçüsüyle olsun hem de akrostiş olsun diye bir şiirde ben kaleme aldım.
Okuldan bir arkadaşımın ismiyle yazdım. (Bir an duraksadım orada. Aşk şiirlerinin en güzel örneklerinden biri olan Mona Rosa'yı şiir yapısında bir şeyler denemek için bir arkadaşının adıyla yazdığını söylemişti Karakoç. Yoksa bir aşkı gizlemek için mi böyle söylüyordu ?)
KIR GEZİSİNDE OKU DİYE TUTTURDULAR!
Bir gün mülkiyede o zaman ikinci sınıftayım Ankara'nın meşhur bir kırı var Söğütözü diye oraya gittik. Bir bahar günüydü 20 Nisan. Yazdığım şiirden birkaç yakın arkadaşım haberdardı. O kır gezisinde oku diye tutturdular. Tabi diğerleri de oku dinleyelim deyince ısrarlı oldular okudum. Tabi beğendiler. Sonra döndük akşam. Öbür gün bizimle birlikte kır gezisine katılan 3.sınıflardan bir arkadaş vardı yanıma geldi. Kendisi mülkiye de Yeşilay başkanı idi. Ben de içkiye karşı diye severdim bu kişiyi.
HİSAR DERGİSİ YAYINLADI
Bu geldi ''Sezai o şiiri rica edebilir miyim'' dedi. Verdim ben de. Aradan on ya da on beş gün geçmedi dönemin Hisar Dergisi yöneticileri geldiler. Beni çağırttılar okuldan, oturduk konuştuk. O arkadaş şiirimi bunlara ulaştırmış. Şiirimi çok beğendiklerini söylediler, bir de ya acaba şurasını şöyle mi değiştirsek böyle mi yapsak diye bana soruyorlardı. Şiir güzel de bunlar büyük edebiyatçılar ya illa bir yanlış bulmaya çalışıyorlar. (Gülüyor) Şiirin yayınlanması konusunda hiçbir şey konuşmadık ki ben şiirimin yayınlanmasını asla istemiyordum. Ama 1952 Haziran'ında Hisar Dergisinde şiiri yayınladılar. Bana yayınlanmasından bahsetmediler. Çok beğenildi şiir. Sonra Hisar'a birkaç şiir daha verdim sonra da vermedim. Çünkü fikirlerime uymayan bir dergiydi sadece edebiyat yapıyorlardı. Şiir yayınlandı elden ele dağıldı.
30 SENE KİMSE ŞİİRİN AKROSTİŞ OLDUĞUNU ANLAMADI...
Şiiri herkes çok beğendi. Ama kimse 30 sene boyunca akrostiş olduğunu fark etmedi. Ben şiirimi kıta olarak yazdığım için kimse anlamamıştı akrostişi.
Bir gün Hisar Dergisi kapanınca, Hisar Dergisini anmak isteyenler bir araya gelmişti Ankara'da. O buluşmada Hisar dergisinin sahibine bir arkadaşı benim şiirim üzerine konuşulurken ''o şiir akrostiş'' demiş. Tabi Hisar'ın sahibi şaşırmış ''ya olur mu öyle şey diye''. Ta 30 yıl sonra tartışmaya başlamışlar.(Gülüyor) Hadi bakalım demişler şiire. Sonra incelemişler akrostişi fark etmişler tabi.
Sonra o dergi sahibi bunu radyo da anlattı ''Şiir akrostiştir'' diye. Tabi bu durum benim kulağıma da çalındı. Ama sanmayın o adam şiiri inceleyip de şiirimin akrostiş olduğunu anladı. Bu olaydan iki hafta önce bir yakın arkadaşıma şiirin akrostiş olduğunu açıklamıştım. O da yakınına paylaşmış. Öyle öyle derken çıktı durum ortaya. Yoksa bir 30 sene daha beklerlerdi şiiri anlamak için.
MUAZZEZ AKKAYA'YA İZİN VERMEDİ
(Mona Rosa'nın hikayesini büyük bir ilgi ile dinliyorduk. Ama bir şeyler eksikti sanki. Arkadaşta bunu fark etmiş olacak ki bir atılganlık daha yapıp ''Ama Üstadım..'' diye söze başladı. Ama Üstad Sezai Karakoç "Ben konuşuyorum. Daha bitmedi.'' deyip arkadaşımızın soru sormasını engelledi. Soru belliydi aslında yazılanlar çizilenler ve bu şiirin ana karakteri Muazzez Akkaya. Karakoç da anlamıştı sanki bu soruyu ama soru sorulmasına izin vermeden devam etti.)
BİR DAHA BU ŞİİRLE KONUŞMAYACAĞIM
Şiirin akrostiş olduğu çözüldü. Sonra da herkes bir rivayet uydurdu. Şiiri mülkiye de okumuşum da birisi intihar etmiş. Ne şiiri mülkiye de okudum. Ne de birisi intihar etti. Şairinin reddettiği şiir diyorlar. Hepsi uydurma. Birisi benim yüzümden intihar etse ben yaşayabilir miyim? İşte böyle bir daha bu şiirle ilgili hiçbir şey söylemeyeceğim ilk ve son..."
Ne Muazzez Akkaya'nın ismini andı Sezai Karakoç ne de bir aşktan bahsetti. Belki o zihinlerdeki hikâyelerin hepsini yıkıp geçti. Ne nedir bilinmez ama Sezai Karakoç'un dilinden ''Mona Rosa'' böyle...
İŞTE O MEŞHUR ŞİİR:
MONA ROSA
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var.
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın,
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı.
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza.
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak,
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen,
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister,
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Sezai KARAKOÇ
Alıntı
SEVGİ ve IŞIK'la kalın...
Persephone
Ba-yıl-dım :)
YanıtlaSil;)
Silofff offf offf diyorum .. Ellerinden belli olur bir kadın , Denizin dibinde geziyor gibi ...
YanıtlaSildime ooff offf...bak eski aşklar bir başka imiş:Pp
SilEn sevdiğim şiir. Birinci, altıncı ve on ikinci kıtaları ayrı severim.
YanıtlaSilçok derin belirttiğin kıtaların anlamı;)
SilÇok güzelmiş şiir. seni izlemeye aldım. Ben de bloguma beklerim
YanıtlaSilwww.bakbuharika.com
hoşgeldin bloguma...gelirim ben de...sevgiler...
SilKonuyla bağlantılı olarak, aşağıdaki röportaj bazı bilinmeyenleri ortaya çıkarıyor. (Okunması faydanızadır) sevgilerle.
YanıtlaSilAdına Şiirler Yazılan Geyveli: Muazzez Akkaya
http://www.geyve.com/index.php?option=com_content&task=view&id=6353&Itemid=28
Teşekkür ederim...Mutlaka okuyacağım bugün içerisinde...Sevgiler...
SilOkudum linkteki bilgiyi çok teşekkür ederim...İşin içinde Cemal Süreya da varmış,bu kısmını hiç bilmyordum...Bu konuşarla ilgilisiniz sanırım...Bi de Mona Rosa mı Mona Roza mı anlamadım,bilginiz varsa bilgilendirirseniz sevinirim...Sevgiler...
Silİşin ilginç tarafı Cemal Süreya zaten. Bir iddiaya kurban giden aşktan söz ediliyor. Ve "Süreyya" soyadından "y" harfi atılıyor. Neden?
SilMona Roza (Tek gül): okunuşundan dolayı böyle. Eskiden yabancı kelimeler okunduğu gibi yazılırdı. Hatırlıyorum yakın zamana kadar Barselona (Barcelona) diye yazılırdı. Sevgiyle..
Cemal Süreya'nın 'y'sinin bir aşk iddiası üzerine kaybettiğini biliyordum ancak bu detaylar hafızamdan silinmiş...ki mutlaka okumuşumdur...Neden? Zor bir soru...İnsanların nedenlerini anlamak çok zor...Akıl ermez başka insanların kafasına ki şair kafasına hiç ermez...Bana kalırsa bu kadar çok bilgiye ve detaya rağmen eksik bilgiler ve parçalar var...Eh tabii yıllar geçmiş,Muazzez hanım evlenmiş çoluk çocuk sahibi,torunları var...Ne kadar gerçek bilgi vermiş olabilir diye düşünüyorum...Bir de insanların kendine sakladıkları var,kimseyle paylaşmak istemediği...Teşekkürler bilgiler için...Sevgiler....
SilŞiire çocukluğumdan beri nedense hiç ama hiç ısınamadım neden böyleyim ben yahuu çevremde herkes seviyor :))
YanıtlaSilHerksin ilgi alanları farklıdır canım benim,sorun yok sende;)Sevgiler...
SilŞiirler derin anlamlar taşır :)
YanıtlaSilBayıldım yazına paylaşıp bilgilendirdiğin için sağol :)
Teşekkür ederim Selma:)Şiirler güzeldir,çok severim:)Sevgiler...
SilTatlııııım mimledim seni yapmak istersen tabi ;)
YanıtlaSilÖpüyorum kocaman :*
Kolaysa tabii ki yaparım Seymacım...Senin MİM'ler biraz zor oluyor da..:)Sevgiler...
Sil