Matematiğin genç, parlak, harika çocuğu bilgisayar programcılığını keşfediyor. Harvard'ı terk ediyor. Arkadaşlarıyla Microsoft adlı küçük bir bilgisayar şirketi kuruyor. Sadece ve sadece zeka, azim ve sezgiyle yazılım dünyasının dev olmayı başarıyor. Ana hatlarıyla böyle. Şimdi biraz derinlere inelim.
Gates'in babası Seattle'da zengin bir avukattı; annesi de hali vakti yerinde bir bankerin kızıydı. Bill büyümüş de küçülmüş bir çocuktu ve derslerinden çabuk sıkılırdı. Bu nedenle, anne babası onu yedinci sınıfa başlarken devlet okulundan alı Seattle'da seçkin ailelere hizmet veren özel bir okula, Lakeside'a gönderdiler. Gates, Lakeside'daki ikinci yılının ortalarındayken, okul bir bilgisayar kulübü kurdu.
''Okulun Anneler Kulübü her yıl bir kermes düzenlerdi ve elde edilen paranın nereye gideceği hep bir soru işareti olurdu'' diye aktarıyor anımsadıklarını Gates. ''Bir bölümü varoş çocuklarının kampüse getirildiği yaz okuluna giderdi. Bir bölümü öğretmenler için harcanırdı. O yıl daha sonra bizim kontrolümüze geçecek olan o küçük komik odaya 3000 dolarlık bir bilgisayar terminali alıp koydular. Oldukça büyüleyici bir şeydi.''
Kuşkusuz ''büyüleyici bir şey''di, çünkü yıl 1968'di. 1960'larda çoğu üniversitenin bile bilgisayar kulübü yoktu. Daha da dikkate değer olan, Lakeside'ın satın aldığı bilgisayarın türüydü. Okul öğrencilerine programlamayı 1960'larda neredeyse herkesin kullandığı o zahmetli bilgisayar kartı sistemi üzerinden öğretmedi. Lakeside bunun yerine ASR-33 Teletype adlı sistemi kurdu; bu Seattle merkezindeki ana bilgisayara doğrudan bağlı, zaman paylaşımlı bir terminaldi. ''Bütün o zaman paylaşım fikri daha 1965'te geliştirilmişti'' diye devam ediyor Gates. ''Birileri son derece ileri görüşlüydü.'' Bill Joy programlamayı zaman paylaşımlı bir sistemde öğrenmesini sağlayan o olağanüstü, erken fırsata 1971'de, üniversite birinci sınıfta sahip oldu. Bill Gates ise gerçek zamanlı programlamayı 1968'de sekizinci sınıftayken yapabildi.
Gates o andan itibaren bilgisyar odasında yaşar oldu. Gates'in yanısıra birkaç kişi daha bu yeni garip cihazın nasıl kullanıldığını kendi kendilerine öğrenmeye başladılar. ASR'nin bağlı olduğu ana bilgisayar üzerinde zaman satın almak -Lakeside gibi zengin bir kurum için bile - hiç kuşkusuz pahalıydı ve Anneler Kulübü tarafından sağlanan 3000 doların suyunu çekmesi uzun sürmedi. Anne babalar biraz daha para topladı. Öğrenciler harcadı. Sonra Washington Üniversitesi'nden bir programcı, yerel şirketlere bilgisayar üzerinde süre kiralayan Computer Center Corporation (ya da C-Cubed) adlı bir donanım oluşturdu. Şans eseri, şirketin kurucularından biri olan Monique Rona'nın oğlu Lakeside'da okuyordu; Gates'in bir sınıf üstündeydi. Rona, Lakeside bilgisayar kulübünün hafta sonları bedava programlama süresi karşılığında şirketin yazılım programlarını deneyip deneyemeyeceğini merak etti. Hiç kuşkusuz! Gates okuldan sonra otobüse atlayıp C-Cubed ofisine gidiyor ve akşam geç saatlere kadar programlama yapıyordu.
C-Cubed sonunda iflas ettiği için Gates ve arkadaşları Washington Üniversitesi'ndeki bilgisayar merkezi çevresinde dolanmaya başladılar. Çok geçmeden ISI (Information Sciences Inc.) adlı bir oluşumla tanıştılar; ISI, şirket bordrolarının otomasyonunda kullanılabilecek bir yazılım üzerinde çalışmaları karşılığında onlara bilgisayarda bedava süre vermeyi kabul etti. 1971'de yedi aylık bir dönem içinde Gates ve yoldaşları ISI ana bilgisayarında 1575 saat çalıştılar ki bu haftada yedi gün, günde sekiz saat demekti.
İlk lise yıllarından söz ederken ''Bu benim takıntımdı,'' diyor Gates. ''Sporu boşverdim. Geceleri oraya gidiyordum. Hafta sonları programlama yapıyorduk. Orada 20, 30 saat harcamadığımız hafta yok gibiydi. Bir ara bazı şifreleri çalıp sistemi bozduğumuz için Paul Allen'la birlikte başımız belaya girdi. Kovulduk. Bütün yazar bilgisayar kullanmadım. 15, 16 yaşındaydım. Sonra Paul Allen'ın Washington Üniversitesi'nde bedava bilgisayar bulduğunu öğrendim. Bu makineler tıp merkezi ve fizik bölümündeydi. 24 saatlik bir programa bağlıydılar, ancak uzun boş bir dönem de söz konusuydu; gece üç ila sabah altı arasında hiçbir programları olmuyordu.'' Gates gülüyor. ''Gece, yürüyebiliyordum. Ya da otobüse binerdim. Washington Üniversitesi'ne karşı her zaman bu kadar cömert olmamın nedeni de bu; bilgisayardan o kadar çok süre çalmama izin verdiler ki'' (yıllar sonra Gates'in annesi şöyle diyordu: ''Sabahları uyumakta neden o kadar zorlandığını hep merak ederdik.'')
ISI kurucularından Bud Pembroke o dönem teknoloji şirketi TRW'den bir çağrı aldı; şirket Washington Eyaleti'nin güneyindeki devasa Bonneville enerji santralinde bir bilgisayar sistemi kurmak için bir anlaşma imzalamış bulunuyordu. Bilgisayar devriminin bu ilk günlerinde bu tür uzmanlık deneyimine sahip programcılar bulmak zordu. Ancak Pembroke kimi arayacağını çok iyi biliyordu: ISI ana bilgisayarı üzerinden binlerce saat pratik yapmış şu Lakeside Lisesi öğrencileri. Gates şimdi son sınıftaydı ve her nasılsa öğretmenlerini bağımsız bir araştırma projesi maskesi altında Bonneville'e gitmeye izin vermeye ikna etti. Orada ilkbaharı John Norton adlı bir adamın denetiminde kod yazarak geçirdi; ki Gates ondan programlama konusunda tanıdığı hemen herkesten öğrenmiş olduğundan daha fazla şey öğrendiğini söylüyor.
Bir numaralı fırsat, Gates'in Lakeside'a gönderilmiş olmasıydı. 1968'de dünyada kaç okulun zaman paylaşımlı bir terminale erişimi vardı ki? İki numaralı fırsat, Lakeside annelirinin okulun bilgisayar ücretlerini ödeyecek kadar parasının olmasıydı. Üç numaralı fırsat, bu paranın tükendiği noktada, anne babalardan birinin, haftasonları kodları test edecek ve haftasonlarının iş gününe dönüşmesine aldırmayacak birilerine gereksinim duyan C-Cubed'da çalışıyor olmasıydı. Dört numarılı fırsat, Gates'in ISI'dan haberdar olması ve ISI'nın da tam o sırada bordro yazılımında çalışacak birine gereksinim duymasıydı. Beş numaralı fırsat, Gates'in Washington Üniversitesi'ne yürüme mesafesinde oturuyor olmasıydı. Altı numaralı fırsat, üniversitenin bilgisayarının gece üç ila sabah altı arasında boş olmasıydı. Yedi numaralı fırsat, TRW'nin Bud Pembroke'u aramış olmasıydı. Sekiz numaralı fırsat, Pembroke'un söz konusu sorunla ilgili olarak tanıdığı en iyi programcıların iki lise öğrencisi olmasıydı. Ve dokuz numaralı fırsat, Lakeside'ın bu çocukları ilkbahar döneminde bilgisayar kodu yazmaları için millerce öteye göndermeye istekli olmasıydı.
Ve bu fırsatların hemen hepsinin ortak özelliği neydi? Bill Gates'in ekstra pratik sağlamaları. Gates kendi yazılım şirketinde şansını denemek için ikinci sınıftan sonra Harvard'ı terk ettiğinde, pratikte tam yedi yıldır programlama yapıyordu. 10 bin saatin çok ilerisindeydi. Dünyada kaç genç Gates gibi bir deneyime sahiptir? ''Dünyada böyle 50 kişi olsaydı şaşırırdım,'' diyor. '' C-Cubed ve yaptığımız o bordro işi vardı, sonra TRW; bütün bunlar bir aray geldi. Yazılım geliştirme konusunda genç bir yaşta o dönem için sanırım diğer herkesten daha iyi bir biçimde haşır neşir oldum ve bütün bunlar son derece şanslı bir olaylar dizisi sayesinde oldu.''
''İneklere iyi davranın. Muhtemelen onlardan birisi için çalışacaksınız.'' Bill Gates
ALINTI
OUTLİERS- Çizginin Dışındakiler
Yazar: Malcolm Gladwell
SEVGİ ve IŞIK'la kalın..
Persephone
tesadüf diye bişey yok işte:)
YanıtlaSilyok valla;) sevgiler...
Silmerak sabır sınırsız öğrenme isteği ve ileriyigörme yeteneği ve basarı
SilBen bu adamı lise zamanında idol olarak almıştım. Sonra baktım ki sadece onun taklidi yapıyorum. Bıraktım gitti kendim olup farklı ne yapabilirimin peşinde dolanıyorum:D Güzel paylaşım yine emeğine sağlık. :)
YanıtlaSilfarklı olmak iyidir;) sevgiler...
Sil