Virajlarımız var; kimi keskin kimi yumuşak. Bazılarını yara almadan atlatıyoruz bazılarını da ağır yaralarla.
Ben yok saymayı severim ki; doğru olmadığını bile bile. Silerim direkt üç gün önce canımı sıkan, acıtan şeyi. Sorsalar, hatırlamakta zorlanırım, o kadar yani. Herkesin değişik yöntemleri var, acılarını hafifletmek, virajlarını atlatmak için, benim ki de bu; yok saymak. Yaşamamış gibiyimdir, tüy gibi hafif. Unutamdıklarım da yok değil tabii... Bazen yok saymak da kolay değil. Zorlar insanı, ben buradayım diye sürekli hatırlatır kendini. Tuhaftır işte...
Bazen de hayat hatırlatır size yok saydıklarınızı, sildiğiniz yaşanmışlıklarınızı...
İnsan yaşadıklarıyla vardır, varolur, unutmak istediklerimiz olsa bile...
Boş yere inmiyorlar çocukluğumuza psikologlar, psikiyatristler... Bilinç dışına ittiğimiz kimbilir neler var, bilinçli olarak ittiklerimizin dışında, farkında bile değiliz...
Ben buradayım, yaşıyorum ve geçmişinin bir parçasıyım, uyan dediğinde ise hayat, bir kuş kanadının yüzünde patlaması gibi ayıltır insanı.
Dost meclisinde iki lafın belini kırmak, iki nefes almak için dışarı çıktığında o kuş kanadının yüzünde patlamasını hissedersin. Tesadüf müdür hayat? Belki evet belki de hayır... Bilinç dışına itilenler belki de bilincin ortasına çöreklenmek için can atıyordur kim bilebilir ki?
Geçmişinle ortak bağ kuran birileri çıkar karşına, ne kadar önemsemiş olduğunu hissettirir sana, içinde yok ettiklerini. Oysa ki; yok ettiğini sanmışsın, farkında bile değilsin... Ayıl ey insan!!!
Önemsenmeyi, değer verilmeyi hak ettiklerini düşünmesen de içini acıtır ya bir şeyler. İnsansındır netice de!
Karşındakinin insani duygularından şüphe duysanda!!! Görmüşsündür çünkü; bir küçük açıklamayı sana çok gördüklerini, önemsenmediğini... Değersizleştirildiğini...
Olamadım, beceremedim çevremdekilere, hayatıma dokunmuş insanlara karşı duyarsız olmayı... Becerebilenleri de takdir ediyorum. Asla yargılamam...
Geçmişimle, yaşanmışlıklarımla, hayatımın içinden geçenlerle var olduğumu hep bildim. Bilmeye de devam edeceğim... İyi ya da kötü inkâr edemedim bana ve hayatıma kattıklarını. Çünkü, hepsi ayrı birer dersti bana...
''Asla varsayma!!! '' Aldığım en büyük ders şu minnacık hayatımda... Çünkü, varsaymak en çok kendini acıtır, başkasını değil. Objektif bakabilmeyi becerebilmeli insan, hem kendine hem karşısındakilere hem de olaylara... Yoksa varsaymaya meyleder insan elinde olmadan...
Hayat dört gün önce yok saydıklarımdan bir şeyi hatırlatmak için kurmuş saatini...
Üzüldüm duyduğuma... Babacığını kaybetmişsin... Yanında olabilmeyi isterdim, kısmet değilmiş... Başın sağolun... Mekânı cennet olsun....
SEVGİ ve IŞIK'la kalın...
Persephone