16 Şubat 2014 Pazar

Melankolik Hava

Son günlerde ağızlara dolanmış bir cümle ''hava tam da melankolik bir hava. ''Sağım solum melankolik... Herkes kendinden şikayetçi. Hiç bir şey yapmama isteği, yorgunluk hissi, bir kendinden vazgeçmişlik hissi. Bir de günün stresi üzerine tuz biber oluyor. Bir iyiyiz, bir kötü... Hava durumuna eşlik etmekte psikolojimiz...
Bu psikolojiye melankoli demek ne kadar doğru bilemedim. Melankoli bir çeşit psikolojik rahatsızlık aslında. Çok sık kullandığımız,kendimize yakıştırdığımız bu kelimenin psikolojideki yeri nedir merak ettim doğrusu... Sakın demeyin!!! ''aman sen de ne garip şeyleri merak ediyorsun''diye.  Ne yapayım işte benimde garip meraklarım var böyle.
Sigmund Freud'un melankoli hakkındaki düşünceleri nelermiş sizde bir bakın derim.... Gerçi psikoloji ile  ilgili bir şeyler okuduğumuzda,bazı şeyleri mutlaka kendimizde de var olduğunu görürüz, ucundan kıyısndan, çaktırmadan bu bende de var dediğimiz olur.. Sakın korkmayın... Bu o cinsten bir yazı değil...
Sigmund Freud ve Melankoli Analizi:
''Bir duygusal yakınlığın en göze çarpan özelliği, sevilen nesnenin gerçek ya da duygusal kaybına neden olan heyecan gelmektedir. Bu durumların en önemli özelliği, egonun durmadan kendisini eleştirerek ve kınayarak zalimce kendi değerini düşürmesidir. Bu kötüleme ve kınamalar nesneyi en dibe koyar ve egonun intikamını alır. Nesnenin gölgesi egonun üzerine düşer ve buradaki içselleştirme şüphesiz bir şekilde açlığa kavuşur.
Ancak, bu melankolikler bize başka bir şeyi de göstermektedir; ego bölünmüştür ve iki parçaya ayrılmıştır ve bir parçası diğerine karşı hırslıdır. İkinci parça içselleştirme tarafından çoktan değiştirilmiştir ve kaybedilen nesneleri içerir. Ancak zalimce davranan parça bizim tarafımızdan tanınmamaktadır. Bu parça ego içindeki önemli birim olan ve normal zamanlarda egoya önemli bir tutum içinde olan bilinci de içerir. Bundan önceki durumlarda şöyle bir hipotez oluşturmuştuk: böyle bir birim egoda gelişir ve onunla anlaşmazlığa düşer. Biz bunu ''ego ideali'' olarak adlandırıyoruz ve görevleri aracılığıyla öz-gözlem, ahlaki vicdan, rüyaların sansürü ve psikolojik baskının başlıca etkisi gibi şeyleri ona atfediyoruz. Ego ideali narsizmin çocuksu egosunun kendi kendine yetebilmekten hoşlanan mirasçısıdır. Her geçen gün çevrenin ego üzerindeki etkilerini bir araya getirir. Bu yüzden egoyla kendini tatmin edemeyen bir adam yine de egodan farklılaşmış ego ideali ile tatmin bulabilir. Gözlemin yanılgılarında, bu birimin dağılması aşikar olur ve bu yüzden kendinden daha güçlü olanların, her şeyden önce ailesinin etkisinde kendi kökenini gösterir. Ancak söylemeyi unutmamalıyız ki ego ideali ve gerçek ego arasındaki uzaklığın miktarı bir bireyden diğerine oldukça değişiklik gösterir. Birçok insanda egodaki farklılaşma çocuklarda olduğundan daha fazla olmaz...
Melankoliklerin ızdırapları, hassaslıkta aşırıya kaçma konusunda egosuyla ve ideali arasında olan şiddetli çelişkinin bir ifadesidir. Kendini değersiz hissetme ve aşağılık kuruntusunda hiç durmada egoyu suçlu çıkarmaya çalışır. Sorulabilecek tek soru, biz yeni bir kuruma karşı sürekli olarak başkaldıran ego ve ego ideali arasındaki değişken ilişkinin nedenlerine mi bakıyoruz yoksa başka durumları bu olaylardan sorumlu tutmaya mı çalışıyoruz.
Çılgınlığa dönüşüm melankolik depresyon belirtilerinin en gerekli özelliği değildir. Bu gelişimi göstermeyen, bazısında tek bazısında ise yineleyen nöbet geçiren melankolikler vardır.
Bunun tam tersine, bazı melankolikler vardır ki tetikleyici sebep etiyolojik kısımda bir rol oynamaktadır. Bu durum genede sevdikleri bir nesneyi ölüm ya da nesneden libidonun vazgeçmesi gerektiği durumların sonucu olarak kaybettikten sonra ortaya çıkar. Bu şekildeki ruhsal kökenli melankoli çılgınlıkla sonuçlanabilir ve bu dönüşüm kendiliğinden olan bir durum gibi kolaylıkla bir çok kez tekrarlanabilir. Gidişatın durumu özellikle melankolinin çok az biçiminde ve durumunda psikanalitik araştırmaya gönderilenlerde biraz belirsizdir. Sadece,aşkın alçaklığını kendi kendine gösterdiği için nesnenin bırakıldığı durumları anlayabiliyoruz. Daha sonra egosunda özdeşleşme yoluyla yeniden kuruluyor ve ego ideal tarafından ağır bir şekilde kınanıyor. Nesneye yönelik saldırılar ve kınamalar daha sonra melankolik bir şekilde kendini suçlama biçimini alıyor.
Bu şekildeki melankoli de çılgınlığa dönüşebilir. Bu yüzden, bu olayın ihtimali klinik boyutun özelliklerinden bağımsız olan bir özelliği temsil etmektedir.
Bütün bunlara rağmen, egonun ego idealine karşı sürekli olan isyanına melankolinin kendiliğinden olduğu gibi ruhsal kökenli de olabilen her iki türünü paylaştıklarını söylemekte hiçbir zorluk görmüyorum. Kendiliğinden olan türünde ego idealinin daha sonra kendiliğinden ve geçici olarak ertelenmesiyle sonuçlanacak özel bir katılık göstermeye eğilimi olduğu varsayılabilir. Ruhsal kökenli olan türünde ise ego belki de ideal kısmındaki,reddedilen nesneyle özdeşleşme durumunda karşılaşılan kötü muameleyle isyana teşvik edilmiştir...''      
Psikanaliz'in babası Freud'a göre melankolinin pekte havayla ilgisi yok... Havaya ya da kendimize bu tip yakıştırmalar yapmak çokta anlamlı olmasa gerek... Melankoliğim diyorsanız sanırım bir uzmana danışmanız gerekmekte bu durumda... Ya da kendi kendimize kökenini bilmediğimiz kelimelerle ilgili yakıştırmalar yapıp, günlük hava şartlarıyla bağdaştırmamalıyız...
Hava melankolik değil, biz de melankolik değiliz... Peki kim melankolik!!!
Melankoliksek te bu havaya bağlı değil...

SEVGİ ve IŞIKla kalın...
Persephone
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder