Yürüyorum hızlıca,
Zamanla yarışıyorum,
Duruyorum arada,
Yalnızca bir yudum nefes almak için...
Bir sağa bir sola savruluyorum.
Kim farkında bunun benden başka?
İnişler, çıkışlar...
Kim görüyor bunları benden başka?
Kimse!
Çünkü bu savruluş; benim!
Bu iniş çıkışlar; benim!
Bugün giymek ister misin benliğimin örtüsünü?
Anlamak, gerçekten anlamak ister misin beni?
Bugün bir kez benim yerime nefes almak ister misin?
Bakmak ister misin benim penceremden?
Var mı buna cesaretin?
Bir kez de senin bulunduğun yeri, benim gözlerimle görmek ister misin?
Nasıldır durduğun yer!
Ne kadar kolay insanları yargılamak...
Kendi adaletinle dar ağacına yollamak...
Bir başkasının duygularını, varlığını hiçe saymak...
Görmezden gelmek...
Ucuz ve seviyesiz politikalar üretmek...
Değersizleştirmek, hiçe saymak...
Ne kadar kolay değil mi?
Bir insanı anlamamak!
Anlamaya çalışmamak..
Tüket,
Durmadan tüket,
Her şeyi tüket,
İnsanı,
Duyguları,
Dünyayı,
Değerleri,
Dostlukları,
Arkadaşlıkları,
Akrabalıkları,
Aşkları....
Yozlaştır dilediğince...
Basite indirge bir çok şeyi...
Ucuz bir dedikodu gibi...
Unut gün gelip, devranın döneceğini...
Unut ki; rahat rahat ezip geçebilesin önüne gelen her şeyi...
Ne uğruna?
Bunu sen de gayet iyi biliyorsun!
Bir hiç uğruna!!!
Doğduk, beşyüz milyonda bir ihtimalle...
Ne büyük şans değil mi aslında?
Söylemesi bile zor 'beşyüz milyonda bir!'
Ve işte her şeye rağmen, beşyüz milyonda bir ihtimale rağmen, sen de ben de yaşıyoruz...
Bugün sen benden üstünsün, yarın ben senden...
Aslında kimse, kimseden üstün değil...
Bu yalnızca;
Bir yanılgı...
Yanılsama...
Algıda seçicilik...
Ve sana küçük bir sır vereyim mi?
'Sen de ben de öleceğiz,
Seni de beni de bir avuç toprak örtecek...'
Bilmem anlatabildim mi?
Sevgi ve Işıkla kalın…
Persephone