12 Aralık 2020 Cumartesi

Herkes İçin Biraz Mutluluk


Bu minnoş da benim mutluluk kaynaklarımdan biri❣️❣️

Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.

Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl olduğunu sorsa; ‘Bomba gibiyim’ diye yanıt verirdi hep... ‘Bomba gibiyim.’ Jerry doğal bir motivasyoncuydu... Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse, Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.

Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün Jerry’ye gittim. Anlayamıyorum, dedim. Nasıl olur da, her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun... Nasıl başarıyorsun bunu? 

Her sabah kalktığımda kendi kendime Jerry, bugün iki seçimin var: Havan ya iyi olacak, ya kötü, derim. Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda gene iki seçimim var: kurban olmak ya da ders almak.

Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, gene iki seçimim var... Şikayetlerini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Ben hayatın olumlu yanlarını seçerim.

Yok yahu, diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani? Evet... Kolay, dedi Jerry...

Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin... Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını seçersin!..

Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar görmedim. Ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım.

Yıllar sonra, Jerry’nin başına çok tatsız bir şey geldi. Soygun için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp Jerry’i delik deşik etmişler... Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış.

Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm. Nasılsın, diye sorduğumda, ‘bomba gibiyim’ dedi, bomba gibi olay sırasında neler hissettin Jerry dedim.

Yerde yatarken, iki seçimim var, diye düşündüm... Ya yaşamayı seçecektim ya ölümü... Ben yaşamayı seçtim.

Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi? Ambulansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep iyileşeceksin merak etme, dediler.

Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum. Bu gözle bana; adam ölmüş, diyordu. Bir şeyler yapmazsam, biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten....

Ne yaptın, diye merakla sordum. Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu. Evet, diye yanıt verdim... Var... Doktorlar ve hemşireler merakla sustular... Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var!..

Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım: Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil.

Jerry sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısı ile yaşadı. Yaşamayı bana yeni ders oldu.

Her gün, hayatımız dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim. Ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu...

Yazan: Francie Baltazar-Schartz


Sevgi ve Işıkla kalın...

Persephone

10 Aralık 2020 Perşembe

HİKAYE ANLATICILIĞI

Son dönemlerde ön plana çıkmaya başlayan kavram ‘Storytelling’ dilimizde ‘Hikaye Anlatıcılığı’ olarak yer buldu.

Hikayelerin beynin işleyiş mekanizmasına uygun olması Hikaye Anlatıcılığı’nı günümüzde ön plana çıkarmış durumda. Sayısal değerler uzun süre sonra hafızamızdan silinirken, duyduğumuz, okuduğumuz hikayeleri anımsarız. Bir olayı sayısal değerlerle ifade ettiğimizde, karşı tarafta bir duygu uyandırmaz. Olayı hikayeleştirdiğimizde ise ortaya duygu çıkar ve iz bırakır. Hatırlanması kolay hale gelir. Bundan dolayıdır ki  haberlerde izlediğimiz kadın cinayetleri rakamlarla ifade edildiğinde unuturuz. Bir kadının hikayesi anlatıldığında ise hafızamıza kazınır.

Mantık genelleme yapar, öznel duygulardan uzaklaştırmaya çalışır. Hikaye genel çerçeveyi yakalar, duyguları yakalar. 

Hikaye neden anlatılır? Neden bu kadar önemlidir?

- Ortak yaşama doğrudan katkı sağlaması

- Bireysel deneyimlerin çok kısa ve etkin biçimde aktarılması

- Geleneksel ve kolektif yapısıyla etkililik düzeyinin yüksekliği

- Beynin çalışma şekline uygun olması

- Empati becerisini geliştirmesi

- Farklı bakış açılarını, farklı duygularla sunması

- Geleceği kurgulayabilmesi

Bu liste böylece uzar gider. 

Bugün milyar dolarlık şirketler dahi hikayelerini anlatıyor. Etrafımızda gördüğümüz bir çok şeyin hikayesi var. Her birimizin farklı hayat hikayeleri var. 

Hiç Tedx konuşması izlemediyseniz, izlemenizi tavsiye ederim. İnsanlar yirmi dakikaya hayat hikayelerini sığdırıyor. Ve bir çoğunu anımsıyorsunuz. Çünkü bir insanın hikayesine eşlik ediyor, hislerini paylaşıyorsunuz. 

Karşınızdaki kişiye bir şey anlatmak istiyorsanız, hikayeleştirin. Bu işinizi kolaylaştıracaktır. 


Sevgi ve Işıkla kalın...

Persephone

7 Aralık 2020 Pazartesi

TEKRAR BASKILAMASI




İnsan neden her şeye hızla uyum sağlama eğiliminde? Bunun nedeni tekrar baskılama olgusudur. Beynimiz bir şeye alıştığında, onu her gördüğünde daha az tepki vermeye başlar. Sizin için yeni olan bir şeyle karşılaştığınızda mesela sizinle sohbet eden bir robot. İlk gördüğünüzde beyniniz büyük bir tepki verecektir, çünkü o sırada yeni bir şeyi kaydetmektedir. Robotu ikinci gördüğünüzde beyniniz daha az tepki verecek, üçüncü kez gördüğünüzde daha da az. Artık sizinle sohbet eden robot, sizin için olağandır. Çünkü o şey artık yeni değildir.

Bir şeye ne kadar aşina olursak ilgimiz o kadar zayıflar. Sık sık anlatılan bir fıkraya her seferinde gülebilir miyiz? Pek sanmıyorum. Bunun nedeni tekrar baskılaması. 

En mutlu gününüzü tekrar tekrar yaşadığınızı düşünün. Bu sizi ne kadar süre mutlu edecek, olaylar etkisini yavaş yavaş yitirmeye başlayacak ve bir anda tekrar baskılaması nedeniyle son bulacak. Çünkü beyin yeni bir şeyler deneyimlenmek isteyecek. 

Beyin aşina olduğu şeylere daha az nöral enerji harcar. Bilinen güven vericidir, ancak beyin dünyasına yeni gerçeklikler katmak ister, yenilik arar ve güncelleme yaptığında heyecan duyar.

Neyse ki beyin böyle bir dürtüye sahip. Yoksa hayatın pek tadı tuzu olmazdı. Her şey sıradanlaşır, yeni heyecanlar ve deneyimler yaşamadan ömrümüz son bulurdu.

Yararlanılan Kaynak: Yaratıcı Tür - David Eagleman

Sevgi ve Işıkla kalın...

Persephone

6 Aralık 2020 Pazar

Ben Dünüm, Senin Dostun Yarındır




Ben dünüm... Senden sonsuza dek uzaklaştım... Senden ayrılıyorum ama her zaman seninle olacağım. Bir zamanlar adım yarındı!.. Sonra sana eşlik etmeye başladım ve adıma ‘Bugün’ dendi...

Artık dünüm ve üzerinden senin hiç çıkmayacak izini taşıyorum. Ben kitabın sayfalarından biriyim. Benden önce ve benden sonra da pek çok sayfa var.

Solgun görünüyorum, çünkü hiç umudum yok. Elimdeki tek şey anılarım... Zenginim çünkü bilgilerim var...

Bir çocuk doğurdum, sana bıraktım adı deneyim!.. Bana bakmaktan hiç hoşlanmıyorsun. Hiç güzel değilim çünkü... Yalnızca heybetli, sadık ve ciddiyim... Ben dünüm, bugünden ya da sonsuza dekten farkım yok, çünkü ben senim, kendinden kaçamazsın.

Seni sevmiyoruz, senden nefret de etmiyoruz. Yargılıyoruz seni!.. Şefkat duymuyoruz, yalnız bugün yapabilir bunu!

Seni cesaretlendirmiyoruz da... Bu da yalnızca yarının elindedir. Geçmişin kapısında durmuş, geçen günleri karşılıyoruz. Yarınların bugün olduğunu görüyoruz, sonra onlarda aramıza katılıyorlar... Yavaş yavaş yaşamını emiyoruz, tıpkı vampirler gibi! .. Sen yaşlandıkça biz düşüncelerimizi yudumluyoruz... Giderek daha bize dönüyorsun, yandan yavaş yavaş uzaklaşıyorsun...

Yarınlar belirsiz, bugünler anlamadan geçiyor. Bugünü boğmak, yarın önünü kesmek için geleneklerin uzun, güçlü, gri kollarına sığınıyoruz! Biz dünyanın dünleriyiz... Eğer bize karşı ayak direnmeyi bilseydin, daha hızlı yükselebilirdin. Ama bizim sırtına binmemize izin verdiğinde, sana baskı yapıyor, seni boğuyoruz...

Ben dünüm. Benim yüzüme bakmayı, beni kullanmayı, benden korkmayı öğren!

Ben senin dostun değilim... Yalnızca seni yargılar ve korkuturum... Senin dostun yarındır!..

Dr.FRANK CRANE


SEVGİ ve Işıkla kalın...

Persephone