17 Mart 2014 Pazartesi

Zamana Dair



Zaman tüm acılara rağmen hızla akmaya devam ediyor. Kendi zaman akışımız arada sekteye uğrasa da belli bir zaman diliminde takılıp kalsak ta, hayat bize inat ilerliyor. Takılı kaldığımız zaman diliminden kurtulmak, hayatın akışına yeniden dönmek gerek. Gerçeklikten uzaklaşmanın faydası yok. Hayaller kurmuş olabiliriz, bu hayaller tepemize yıkılmış, hayatımızı kabusa çevirmiş de olabilir. Ahlanıp vahlanmak ne yazık ki boş. Olan olmuş, biten bitmiştir. 
Film makarasını sarar gibi sürekli geriye dönüp bakmak, acıları arttırmaktan başka bir işe yaramaz... Acılara tutunmak, anılarla yaşamak, neden olmadı ya da olmuyor diye sızlanmak kadar çözümsüz ya da çaresiz değildir hiç bir sorun ve yıkılan hayallerin yerine yenileleri de inşa edilir.
Yeter ki çözmek iste!
Yanlış yolda gittiğinin farkındalığında ve bilincinde ol!
Olmadıysa vardır bir hayır demesini bil!
Tabii bu durumda yaşıyor olmaktan ayrı bir haz duyorsak o ayrı, ne yazık ki böyle yaşamayı sevenler de var şu koca evrende! Acılarıyla, sıkıntılarıyla, kederleriyle, mutsuzlukllarıyla beslenenler!
Ne kadar garipsesek te, hadi oradan olur mu böyle saçma şey desek te var işte...
Keder, acı, sıkıntı, ölüme karşı afinite, sevilen ya da istenilen nesneye ulaşamamanın verdiği aşırı stres! Hastalıklı bir ruh hali!
Unutmamalı ki; insan kendini bu durumun, bu ruh halinin içine sürüklerken, yalnız sürüklenmiyor, annesini, babasını, kardeşini, eşini, çocuğunu, arkadaş ve dostlarını da sürüklüyor ve durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor... Çevremizdekileri de etkiliyoruz bu halimizle... Ya üzüyor ya da kırıyoruz istemeden sevdiklerimizi ya da bizi sevenleri... 
Kimse istemiyor etrafında bu ruh haline sahip kişileri. Her yeni gün gelirken, beraberinde de  bir çok sorunla geliyor zaten, kim ister ki etrafında sorunlu kişi ve kişilikleri. Artık herkes kendini mutlu hissettiği, kendisini iyi hissettirecek, sorunsuz insanların yanında olmak istiyor, yaşam da yeterince sıkıntı var, üzerine yenilerini eklemekten kaçıyor herkes. Haksız da sayılmazlar tabii...
Unutmak zor olsa da yaşanan olayları, gerçeklerden kaçmak yerine kabullenmek, mutsuzlukların yerine yeni mutluluklar koymak, yıkılan hayellerin yerine yenilerini inşa etmek, hastalıklı ruh halinden çıkıp yeni bir bakış açısı geliştirmek,geçmişin acı ve sıkıntılarıyla yaşamaktansa gerçek hayatla yüzleşmek daha iyi bir yaklaşım şekli olacaktır.
Sıkıntıları, temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koymanın ne kendimize faydası var, ne de sıkıntılarımıza, ne de olup biteni değiştirmeye...
Geride kalanlar geçmiştir, gelecek zaten gelecektir, önemli olan anda kalmak, anın tadını çıkarmaktır.   
Neşe, mutluluk dururken, sorun ve sıkıntılara yeni ya da farklı çözümler bulmak varken, 
Şu ölümlü dünyada kendimize ve etrafımızda ki bizi sevip, değer verenlere hayatı zehretmek niye?


Karlı dağlar kadar yalnızızdır bu durumun içinde, bu ruh halinden bizi kurtaracak kişi ne yazık ki yine bizizdir... Kurtarıcı beklemek boş yere vakit kaybından ibarettir ...

Sevgi ve ışıkla kalın...
Persephone

4 yorum:

  1. Belki de; zaman, aklımızı kendi fraktalında burkarken, uyuşturucusunu beynimize yavaş yavaş zerk ettiği için hepimiz aynı illüzyonu yaşıyoruzdur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı ilüzyonu yaşıyor olmamızın enteresan bir durum olmasının da,bu duruma yaklaşımın da farklı olmuş;)neden olmasın?olabilir:)

      Sil
  2. gayet başarılı tebrik ederim:)
    http://www.damlakara.com a alıntı yapabilirmiyim?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim... Tabii ki yapabilirsiniz... Sevgiler....

      Sil