2 Ocak 2013 Çarşamba

YAŞADIĞINIZ HER GÜN ÖZELDİR!

Eniştem; kız kardeşimin komodininin en alt gözünü açtı ve ince kağıda sarılmış bir paket çıkardı. 'Bu' dedi, sıradan bir çamaşır değil. 'Kağıdı açtı ve çamaşırı bana uzattı. Zarif ve ipekti. Kenarları dantelle süslenmişti. Astronomik bir fiyat taşıyan etiketi hala üzerindeydi. ' Jan bunu New York'a ilk gittiğimizde almıştı. Nereden baksan sekiz, dokuz yıl olmuştur. Hiç giymedi. Özel bir gün için saklıyordu.
Çamaşırı benden aldı ve cenaze evine götürmek üzere ayırdığımız diğer giysilerle birlikte yatağın üzerine koydu. Bırakırken eli yumuşak kumaşı okşar gibi oyalandı. Komodinin gözünü hızla kapattı ve bana döndü dedi ki, 'Hiçbir şeyini özel bir gün için saklama. YAŞADIĞIN HER GÜN ÖZELDİR!'
Cenazeyi izleyen günlerde, enişteme ve yeğenime beklenmeyen bir ölüm arkasından yapılması gereken tüm üzücü işlerde yardımcı olmaya çalışırken sık sık bu sözleri hatırladım. Kardeşimin ailesinin yaşadığı şehirden California'ya dönerken uçakta yine bu sözleri düşündüm. Kardeşimin görmediği, duymadığı ve yapamadığı bütün şeyleri düşündüm. Hala eniştemin sözleri dün gibi aklımda... Ve bu sözler hayatımı birdenbire değiştirdi.
Artık daha çok okuyor, daha az toz alıyorum. Balkonda oturup bahçemi seyrediyorum, uzayan çimenlere aldırmadan.
Ailem ve dostlarımla daha çok vakit geçiriyorum, iş toplantılarında ise daha az. Mümkün olduğu kadar sık 'Hayatın katlanılması gereken bir dertler zinciri yerine, zevk alınacak olaylar dizisi olarak görülmesi' gerektiğini hatırlatıyorum kendime. Her anın güzelliğini duyumsayarak yaşamak istiyorum. Hiçbir şeyimi özel günler için saklamıyorum. Kıymetli tabak çanağımı her 'özel' olayda kullanıyorum. Birkaç kilo vermek, tıkanan lavaboyu açmak, bahçemde ilk açan çiçek gibi özel olaylarda... En pahalı ceketimi, canım isterse süpermarkete giderken bile giyiyorum. Teorime göre, eğer zengin görünürsem, küçük bir torba erzak için o kadar parayı da daha rahat ödeyebilirim. Pahalı parfümü özel partiler için saklamıyorum.Mağazalardaki tezgahların ve banka memurlarının burunları da, en az parti gezen arkadaşlarımınınkiler kadar iyi koku alır. 'Bir gün' kelimesi dağarcığımdaki yerini kaybetti. Bir şey, eğer görmeye, duymaya veya yapmaya değerse, onu şimdi görmek, duymak ve yapmak istiyorum.
Hepimizin yaşayacağımıza garanti gözüyle baktığımız yarını görmeyeceğini bilseydi eğer kız kardeşim, neler yapardı kim bilir? Sanırım aile fertlerini ve yakın arkadaşlarını arardı. Belki eski birkaç arkadaşını arayıp aralarında geçen sürtüşmeler için özür dilerdi. Belki bir lokantaya en sevdiği Çin yemeğini ısmarlardı. Bunların hepsi birer tahmin... Kardeşimin neler yapmadan öldüğünü hiçbir zaman bilemeyeceğim. Ya ben???
Sayılı saatimin kaldığını bilseydim, yapmadığım şeyler olduğu için kızardım. Yazmayı ertlediğim mektupları yazmadığım için kızardım. 'Bir gün ararım' dediğim dostları görmediğim için kızardım. Eşime ve kızıma onları ne kadar çok sevdiğimi yeterince sık söylemediğim için kızardım. Artık hayatlarımıza kahkaha ve renk katacak hiçbir şeyi yarına ertelememeye, duygularımı dizginlememeye çalışıyorum...

Peki ya bugün sizin son gününüz olsaydı SİZ ne yapardınız!!!???


Yastık altı hikayesi...
Sevgi ve ışıkla kalın...      
Persephone

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder